ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ İÇİN AFRİKA, AFRİKA İÇİN DE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ BİR FIRSATTIR

"Enerji geçişi, Afrika geçişi için bir fırsattır", ABD Başkanı Joe Biden'ın enerji güvenliğiyle ilgili konulardan sorumlu temsilcisi Amos Hochstein’ın sözleri…

"How America plans to break China’s grip on African minerals"

Cape Town'da gerçekleşen bu yılki etkinliğe Beyaz Saray yetkilileri, devlet, ticaret ve Enerji Bakanlıklarından yetkililer de dahil olmak üzere Amerika'nın şimdiye kadarki en büyük delegasyonu katılmıştı. Amerika'nın karbon emisyonlarını azaltmak ve bu süreçte yeşil enerji yönünde yeni açılımlar sağlamak, yeni olanaklar yaratmak için gerekli gördüğü 50 "kritik minerale" olan ilgisini yansıtmaktaydı. Amerika'nın arayışı küresel olsa da, dünyanın maden kaynaklarının yaklaşık %30'una ev sahipliği yapan Afrika, bu geniş katılımlı toplantının çok önemli bir parçasıydı. Toplantıda en önemli nokta, Çin'in şu anda yaptığından ve Batı'nın geçmişte yaptığından farklı bir şekilde madencilik yapma sözü veren Amerika’nın, bunun Afrika ekonomilerini dönüştürmeye yardımcı olacağını açıkça ifade etmesiydi.

Amerikalı yetkililer, Afrika'yı iki sorunun çözümünde önemli bir kaynak olarak görüyorlar. Birincisi, dünyanın iklim hedeflerine ulaşması için ihtiyaç duyulacak olan minerallerin tedarik merkezi olması. Yaptığı öngörüleri resmi olarak Kabul gören Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), temiz enerji teknolojileri üreticilerinin 2020 yılı kullanımları dikkate alındığında, 2040 yılına kadar 40 kat daha fazla lityuma, 25 kat daha fazla grafite ve yaklaşık 20 kat daha fazla nikel ve kobalta ihtiyaç duyacağını tahmin ediyor. Rüzgar türbini mıknatıslarından savaş uçaklarına kadar geniş bir yelpazede kullanılan söz konusu minerallerin önümüzdeki on yılın sonunda yedi kat daha yüksek olabileceği öngörülmektedir.

Batı için ikinci sorun, Çin'in tedarik zincirleri üzerindeki aşırı büyük etkisidir. Bir Amerikan düşünce kuruluşu olan Brookings Enstitüsü tarafından Temmuz ayında yayınlanan bir rapora göre, Çin dünyadaki nikelin %68'ini, bakırın %40'ını, lityumun %59'unu ve kobaltın %73'ünü rafine etmektedir. Bir mineral firması olan TechMet'in CEO'su Brian Menell, "Çin firmalarının çok uluslu büyük şirketlerle rekabet madencilikte rekabet konusunda daha az baskın olsa da önemli bir noktada bulunduğunu belirtiyor.

Amerika, pillerde kullanılan kobaltın öneminin altını her fırsatta çiziyor, küresel üretimin yaklaşık %70'inin kaynağı olan Kongo'da, 2020 itibarıyla 19 kobalt üreten madenin 15'ine Çinli kuruluşların sahip olduğunu veya bu madenlerde hisse sahibi olduğunu vurguluyor. Amerikalı bir yetkili, petrol karteline atıfta bulunarak, "Çin'in kritik minerallerde tek OPEC olmasına izin veremeyiz" diyor.

Amerika'nın ekonomik büyüme, enerji ve çevreden sorumlu Devlet Müsteşarı Jose Fernandez, G7 ülkeleri ve AB'yi içeren “Mineraller Güvenlik Ortaklığı”nı başlattı. Bu ülkelerin çoğu aynı zamanda daha kısıtlı miktarlarda bulunan minerallerin güvence altına alınmasının gerekli olduğunu belirttiler.

Bütün bu çalışmalar Amerika önderliğindeki ortaklık çerçevesinde yapılmaktadır. Ancak fikir, üye ülkelerin yüksek çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) standartlarını karşılayacak madencilik projeleri öneren kendi firmalarını destekleyecek gibi görünüyor. Bu destek, madenin inşa edileceği ülkede diplomatlar tarafından lobi faaliyetleri yürütülmesini, projenin finansmanını veya özel yatırımların çekilmesine yardımcı olmayı kapsayabilir. Geçen yıl New York'ta görüşmek üzere Kongo, Mozambik, Namibya, Tanzanya ve Zambiya'dan temsilciler bu konuları içeren bir toplantıya katılmıştı. Oturumu toplayan Bay Blinken, Mozambik'te sahibi Amerikan hükümetinden kredi almış olan ve yerel halka iş sağlayarak bölgedeki çatışma riskini azaltan bir grafit madenine dikkat çekmişti.

Amerika'nın yaklaşımındaki ikinci bir yön, kalkınma ajanslarının, örneğin tarım veya enerji sektöründe yaptıkları gibi “proje risklerini azaltması” olarak görünmektedir. Üçüncü unsur olarak, Afrika'da daha aktif diplomasi hedeflenmektedir. Biden, Aralık ayında Washington'da 40'tan fazla Afrikalı lideri ağırladığından beri, aralarında hazine bakanı Janet Yellen'ın da bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkili kıtayı ziyaret etmiştir. Amerika, Afrika'daki minerallerin yeşil enerji geçişindeki önemini her fırsatta belirtmektedir.

Lobito koridoru erken bir diplomatik başarı olarak görülmektedir. Bakırı Kongo ve Zambiya'dan Angola'nın Lobito limanına taşıyabilecek demiryolunu yenileme fikri on yıllardır tartışılmaktaydı. Bu, Güney Afrika'nın Durban limanına giden tipik karayolu yolculuğundan çok daha hızlı bir rota olacaktır. Ancak ilerleme, ilgili üç Afrika ülkesinde yeni başkanların katılımına kadar durdu (2017'de Angola'da João Lourenço, 2019'da Kongo'da Félix Tshisekedi ve 2021'de Zambiya'da Hakainde Hichilema). Üçlünün, seleflerinin bazılarından Amerika ve birbirleriyle daha iyi ilişkileri var ve Çin'e daha az eğilimliler. Geçen yıl Batı liderliğindeki bir konsorsiyum, Çinli firmaları demiryolunun yeniden inşası sözleşmesinde geride bıraktı. Amerikalı diplomatlar bunun üç ülkedeki yatırımları daha cazip hale getireceğini ve Çin dışındaki fabrikaları işlemek için yeni bir rota oluşturacağını umuyor.

Bir diğer potansiyel başarı ise Amerika, Kongo ve Zambiya arasında imzalanan bir mutabakat zaptı olarak görülüyor. Amerika, bunun Afrika'nın en büyük iki bakır ihracatçısına metali temel halinde satmaktan fazlasını yapmasına yardımcı olacağını söylüyor. Buna göre Amerika, iki Afrika ülkesinin ham minerallerini elektrikli araçlar için pil öncüllerine dönüştürmek için tedarik zincirleri oluşturmasına yardım etmeyi kabul etmiştir.

Afrikalı politikacılar Amerikan hamlesini temkinli bir şekilde karşılamaktalar. Zambiya Maliye Bakanı Situmbeko Musokotwane, Batılı ülkelerin kendi şirketlerine patronluk taslayamayacaklarını bildiğini söylüyor. Ancak, Afrika'nın algılanan risklerinin küçümsenerek yine de yardımcı olmanın mümkün olduğu ifade ediliyor. Küçük madencilik firmaları Batı'nın sinyallerine yanıt veriyor. Çinli firmalara maden satan Avustralyalı bir yönetici, şu anda Namibya ve Zambiya gibi Amerika ile arası iyi olan ülkelerde projeler araştırdıklarını ve beş yıl içinde Batının gerçekten çaresiz kalacağını, bu nedenle yeni piyasa durumuna hazır olmak istediklerini ifade ediyor.

Diğer küçük madenciler, Batı'nın ESG dostu maden projelerine olan açlığının onları daha çekici yatırım tekliflerine hazır hale getireceğini umuyor. Birçok kişi, Tanzanya'da planlanan bir madenden nikeli normal eritme yönteminden çok daha az karbon yoğun bir teknik kullanarak nikel çıkarmayı planlayan New York'ta borsaya kote bir firma olan Lifezone Metals örneğini aktarıyor. Geçen yıl, birkaç yıldır dünyanın en büyük madencisinin Afrika'daki ilk önemli yatırımı olan BHP Group'un desteğini de kazandı. Tanzanya hükümeti, nikel projesini ülkede daha fazla hammadde işlenmesinin başlangıcı olarak görüyor.

Batı'nın jeostratejik emellerinin yatırımlarda büyük bir artışa dönüşüp dönüşmeyeceği belli değil. Bir endüstri takipçisi olan Mining Technology'ye göre, 20 büyük madencinin sermaye harcamasının 2023'te yaklaşık %12 artacağı tahmin ediliyor. Bu öngörü, analistlerin dünyanın iklim hedeflerine ulaşması için neyin gerekli olduğuna ilişkin tahminlerinin altında kalmaktadır.

Nijerya merkezli bir pan-Afrika fonu olan Africa Finance Corporation'ın yönetici direktörü Sameh Shenouda, Batı'nın Afrika madenciliğine yeniden ilgi duymasını memnuniyetle karşıladıklarını ifade ediyor ancak iki endişeleri olduğunu da ekliyor. Birincisi, Amerikan bürokrasisi nedeniyle projelerin başlaması çok uzun sürecek olması. İkincisi, Amerika'nın ESG dostu madencilik yatırımları için ittifak kurma çabası ancak bunun bir Cumhuriyetçi Cumhurbaşkanı ile sonuçlandırılmasının çok zor olacağı düşüncesi.

Amerikalı yetkililer, Afrikalıları Çin ile anlaşma yapmamaları konusunda uyardıklarında bazen patronluk taslıyormuş gibi algılanıyor. Bir Afrika cumhurbaşkanının eski bir danışmanı, "Amerikalılar siyasetimizde olup bitenlerden tamamen habersiz" diyor. Çin'in Afrika'daki başarısının, firmalarının projeleri bir sonraki seçime kadar zamanında bitirebilmesinden kaynaklandığını öne sürüyor.

Pek çok Afrika hükümeti, Amerika'nın kıtaya daha fazla müdahil olmasını istiyor, ancak Çin'i terk etmek için acele etmiyorlar. Zambiya'nın maden bakanı Paul Kabuswe, "Zambiya ülkeleri vaka bazında ele alıyor" diyor. "Bu ülkenin bizimle çalışmadığını söylemeyeceğiz." Bunun bir nedeni, daha fazla rekabetin Afrika hükümetlerinin daha iyi anlaşmalar yapmasına izin vermesi olabilir.

KAYNAK:

Feb 28th 2023 | CAPE TOWN

https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2023/02/28/how-america-plans-to-break-chinas-grip-on-african-minerals?utm_medium=cpc.adword.pd&utm_source=google&ppccampaignID=18151738051&ppcadID=&utm_campaign=a.22brand_pmax&utm_content=conversion.direct-response.anonymous&gclid=CjwKCAjwp6CkBhB_EiwAlQVyxTebe_4BIeMZGrfLOQ-v3F9_1LTZkhjqoucksMnIAJNxV5BK8e0hlRoCG-wQAvD_BwE&gclsrc=aw.ds

By The Madras Tribune On May 4, 2023

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geological Methods in Mineral Exploration and Mining / Roger Marjoribanks

Baz metal yataklarının uzaktan algılama ile belirlenmesine bir örnek: Hakkari güneyi…

Tectonic Triggers for Postsubduction Magmatic-Hydrothermal Gold Metallogeny in the Late Cenozoic Anatolian Metallogenic Trend, Türkiye

Çatalçam (Soma-Manisa) Au-Pb-Zn-Cu cevherleşmesinin jeolojik, mineralojikpetrografik ve sıvı kapanım özellikleri

Re-assessing the European lithium resource potential – A review of hard-rock resources and metallogeny