BATI-ORTA AFRİKA KRATONUNDA
LATERİTİK ALTIN’IN EKONOMİK
VE
SOSYAL ETKİLERİ
Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü 60. Yıl Sempozyumu, 23-25 Ekim 2025, TRABZON
Mehmet
KILIÇ
Özet
Batı-Orta Afrika’da altın madenciliği 13. yüzyıldan beri
bilinmektedir. 1433 yılında hac vazifesi için Mekke’ye giden Mali imparatoru
Kanku Mussa’nın beraberinde götürdüğü 8 ton altın bu konuda en çarpıcı kayıt
olarak bilinmektedir.
18. yüzyıldan itibaren altın işletmeciliğinde Avrupalılar
görülmeye başlamışlarsa da detaylı maden jeolojisi çalışmaları ancak 20.
yüzyıldan sonra ortaya çıkmış ve günümüzde en önemli potansiyel alanlar olarak
görülmektedir.Son çeyrek yüzyıldaki altyapı yatırımları, artan yabancı ilgisi,
teknolojinin benimsenmesi, kentleşme ve küresel pazarlara erişimin kolaylaşması
ile oluşan canlılık giderek artmaktadır.
Batı-Orta Afrika kratonunda; büyük altın yataklarının
tamamının Süper Brimiyen Grubu Kayaçlar (Greenstone Belt) ile ilişkili
oldukları görülmektedir. Kenarlarda büyük, iç kısımlarda daha küçük rezervli
yataklar bulunması, Eburnien Orojenezi
ile şekillenen basen kenarlarındaki bölgesel faylara bağlı olarak büyük yatak
ve birim içerisindeki lokal faylara bağlı olarak gelişen küçük sin-jenetik
altın yatakları şeklinde yorumlanabilir. Özellikle deformasyona ve
metamorfizmaya uğramış, majör kabuksal bloklarla, mekansal birliktelik içinde
bulunan çeşitli bileşimlerdeki granitoidlerin mekansal ve zamansal
ilişkileri,eriyik ve sıvıların orojenez sırasındaki termal olayların doğal
ürünleri olduğunu göstermektedir.
Orta Arkeen - Geç Prekambriyen ve Fanerozoik yaş
aralığında, sürekli olarak geliştiği düşünülen bu cevherleşmeler ‘Orojenik
Altın Yatakları’ olarakta tanımlanabilmektedir.
Altın aramalarının son zamanlarda lateritik-saprolitik
yataklara odaklanmasındaki en önemli etken, yüzeyde gelişen bir süperjen altın
zenginleşmesinin altta mutlaka primer bir kaynak ile ilişkili olduğu tezine
dayanmaktadır.
Bu tür cevher zenginleşmelerinin karakteristik özelliği;
ana kayanın tropikal iklim koşullarında altera olması ile gelişen laterit ve
saprolit içerisine mobilize olan dissemine altın varlığıdır.
Bu zenginleşme çoğu zaman elüvyal altın yatağı olarak
işletilebilmektedir. Ancak bunun aramacılık açısından daha büyük bir önemi
vardır. Çünkü bu verileri kullanarak çoğu zaman primer yatağa
ulaşılabilmektedir.
Dünya altın rezervlerinin önemli bir kısmını oluşturması
nedeni ile hem büyük ölçekli endüstriyel madenler, hem de yerel/küçük ölçekli altın işletmeleri (artisanal & small-scale
gold mining - ASGM) kıtada oldukça
yaygındır. Özellikle yerel işletmeler (köylüler veya küçük gruplar tarafından
yapılan madencilik), hem ekonomik hem de sosyal açıdan dikkat
çekicidir.
•Küçük ölçekli işletmelerde üretim; genellikle birkaç kişi
ya da köy toplulukları tarafından,elle kazma, basit aletler veya düşük
maliyetli makineler kullanılarak (kürek, kazma, çekiç, taş kırıcı, bazen küçük
ekskavatör) yapılır. Elde edilen altın genellikle yerel tüccarlara veya
uluslararası alıcılara satılır.
• Milyonlarca Afrikalı ailenin tek gelir kapısı olan bu
işletmeler,işsizlikle mücadelede önemli rol oynar.
•Kongo (DRC): Hem altın hem de diğer madenlerde (kobalt,
koltan) artisanal madencilik çok yaygındır.
• Altını ayırmak için çoğu zaman kullanılan civanın; hem işçileri hem çevreyi
zehirlemesi, Nehir yataklarının kontrolsüz kazılmasına bağlı balıkçılığı ve
tarımı azaltması, özellikle Gana ve Kongo’da yağmur ormanlarının tahrip
edilmesi çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
• Bazı bölgelerde silahlı gruplar küçük madenlerden gelir
sağlayarak ayrılıkçı faaliyetleri sürdürürler. Çoğu zaman resmi ruhsatları
yoktur; “kaçak” ya da “yarı resmi” şekilde çalışırlar.
•BM, Dünya Bankası ve bazı STK’lar küçük ölçekli madenciler
için eğitim ve ekipman desteği veriyor.
•“Fairmined” ve “Fairtrade Gold” gibi girişimler, yerel
madencilerin adaletli fiyatla satış yapmasını sağlamaya çalışıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder